Modern Köleliğe Tanıklık Eden Fotoğraflar

Cumartesi, Kasım 26, 2016
Amerikalı fotoğraf sanatçısı Lisa Kristine, hayatının yirmi sekiz yılını, 70 ülke, 6 kıtada karşılaştığı insanları fotoğraflayarak geçirmiş. TedxMaui’de yaptığı konuşmada, modern dünyadaki köleliğe tanıklık etmek için çıktığı yolculuğu ve karşılaştıklarını anlatıyor. Bizleri de çektiği fotoğraflarla bu hikâyelere tanıklık etmeye çağırıyor. Kristine, hikâyesine Gana’da yasadışı bir madende yaşadıkları ile başlıyor:
Gana’da 45 metre aşağıda, yasadışı bir maden kuyusundayım. Hava aşırı sıcak ve tozlu, nefes almak çok zor. Karanlığın içinde yanımdan geçenlerin terini hissediyorum, fakat pek bir şey göremiyorum. Etrafta konuşmalar duyuyorum, ama etrafa daha çok öksüren insanların ve ilkel aletlerle kırılan taşın yarattığı gürültü hâkim. … O kuyudan dışarı çıkıp eve gidebildim, ama onlar belki de bunu hiçbir zaman yapamayacak, çünkü bir kere düşmüşler kölelik tuzağına.




Lisa Kristine o maden kuyusundan çıkıp yoluna devam ediyor. Geride bıraktıklar için yapabildiği tek şey de, insanlığın onları unutmaması için, bu çarpıcı fotoğrafları hafızalara kazımak oluyor. Lisa Kristine, bu projeye Vancouver Barış Zirvesi’nde tanıştığı Free the Slaves destekçisinin ağzından dökülen gerçeklere kayıtsız kalamayarak giriştiğini anlatıyor. Konuşma sırasında köleliği gerçekten öğrenmeye başladığını söylüyor ve ardından projesini gerçekleştirmek için gittiği Hindistan, Nepal, Gana, Himalayalar ve Katmandu’da tanıklık ettiği köleliğe dair gerçekleri sıralıyor.
İyimser bir tahminle, bugün dünyada 27 milyon insan köle olarak yaşıyor... Çoğu, iyi bir eğitim veya iyi bir iş gibi sahte vaatlerle kandırılmış ve daha sonra kaçamayacakları bir şiddet tehdidi altında, ücretsiz çalışmak zorunda bırakılmış. Bugün kölelik ticaret için yaptırılıyor, yani kölelerin ürettiği malların değeri var, ama kölelerin yok, onlar elden çıkarılabilir. Kölelik hem dünyanın her yerinde var, hem de dünyanın her yerinde yasak.



Hindistan ve Nepal’de tuğla fabrikalarına gittim. Bu alışılmadık ve korkunç manzarayı, eski Mısır’ın ya da Dante’nin cehennemine girmek gibi tarif edebilirim. 130 derece sıcaklığın içinde, kadın, erkek ve çocuklar, aslında bütün aile, bir toz bulutu içinde makine gibi hareket ederek tuğlaları kafalarının üstüne yerleştiriyor, tek seferde 18 kadar tuğlayı kavurucu fabrikanın içinden geçerek yüzlerce metre uzaklıktaki kamyonlara taşıyorlar. Monotonluktan ve yorgunluktan bitmiş bir şekilde, sessizce çalışıp aynı işi tekrar tekrar günde 16-17 saat boyunca yapıyorlar. Su molası yok, yemek molası yok...




Köle işgücü denilince akla gelen bir diğer başlık da tekstil endüstrisidir. Hindistan’da bütün bir ailenin ipek ticareti kölesi olduğu köyler ziyaret ettim. Bu bir aile portresi. Siyaha boyalı eller babanın, mavi ve kırmızı eller ise oğullarının. Bu büyük fıçılarda boyaları karıştırıyorlar ve ipeği dirseklerine kadar bu boyaya batırıyorlar, fakat bu boyalar zehirli.


Volta Gölü’nde 4.000’den fazla çocuğun köleleştirildiği tahmin ediliyor. Burası dünyanın en büyük suni gölü. İlk vardığımızda, hızlıca etrafa bir göz atmaya gittik. Bir aile, teknede balık tutuyormuş gibi düşündüm; iki büyük kardeş, birkaç küçük kardeş… Mantıklı değil mi? Değil. Onların hepsi köleydi. Çocuklar ailelerinden alınmış, satılmış ve ortadan kaybolmuşlardı, bu göldeki teknelerde bitmek bilmeyen saatler boyunca çalışmaya zorlanmışlardı, yüzme bilmedikleri halde.


Kendisini bildi bileli, bu gölde çalışmaya zorlanıyor. Efendisinden korktuğu için asla kaçmayacak. Hayatı boyunca kendisine zalimce davranıldığı için, idaresindeki genç kölelere de aynı şekilde davranıyor.

Sizi Kofi ile tanıştırmak istiyorum. Kofi böyle bir balıkçı köyünden kurtarıldı. Kölelere Özgürlük örgütünün, kölelik kurbanlarına yardım ettiği bir sığınma evinde karşılaştım onunla. Burada kuyu suyuyla banyo yaparken görüyorsunuz, başından aşağı büyük bir kovayla su dökerken. Güzel haber ise, bizler burada konuşurken, Kofi’nin ailesine tekrar kavuşmuş olması. Daha da iyisi, ailesine yaşamlarını sürdürebilmeleri ve çocuklarını güvende tutabilmeleri için araçlar tahsis edilmiş olması. Kofi olabilirliğin sembolü. Birisinin sorumluluk alıp, onun hayatında değişiklik yapması sayesinde, kim bilir nasıl birisi olacak?




İnsan hakları derneği Anti-Slavery, günümüzde köleliğin şu şekillerde yaşandığını belirtiyor :
  • Ruhsal ve fiziksel tehdit altında çalışmaya zorlama, 
  • Ruhsal veya fiziksel tacizle ya da taciz tehditiyle bir “işveren” tarafından kontrol altında tutulma,
  • Meta gibi davranılma veya mal mülk gibi alınıp satılarak insalıktan çıkartılma, 
  • Fiziksel olarak sınırlandırılma veya hareket özgürlüğüne kısıtlar getirilme.
Lisa Kristine’in fotoğraflarında ve anlattığı hikâyelerde bunların hepsine bir bir tanık oluyorsunuz. Yaş, cinsiyet ve ırk gözetmeyen köleliği daha net anlamaya başlıyorsunuz. Lisa Kristine, bu tanıklıkların bizleri harekete geçirebileceğine inanıyor. “Kölelik etrafımızda, sadece biz görmüyoruz” diyor. Daha çok kişiye gösterebilmek için çaba sarfediyor. Ne kadar çok kişi görürse, o kadar çok kişinin köleliğe karşı bir şeyler yapabileceğini düşünüyor.

Çukurova’da pamuk tarlalarında, Yenibosna’da tekstil atölyelerinde çalıştırılan çocuk işçileri, en tehlikeli koşullarda hiç bir önlem alınmadan üç kuruşa çalıştırılan maden işçilerini, çocuk gelinleri, ülkenin her köşesinde erkek baskısı altında bir hayat geçiren, hareket özgürlüğü kısıtlanan, taciz edilen, tecavüz edilen kadınların yaşam koşullarını düşündüğümüzde, Lisa Kristine’in gittiği ülkelerde tanık olduğu köleliğin, bize o kadar da uzak olmadığını net bir şekilde görüyoruz. Lisa Kristine’in Kölelik isimli kitabının önsözünde, Desmond Tutu’nun dile getirdiği üzere:
© 2005 - 2020 Harun Reşid Demirbaş